Hafta sonu kreşte ilk
toplantımız var. Bakalım Ahmet Tuna’nın ne incileri varmış J Öğretmenleri iletişime her zaman açıklar, gün
içinde telefonla görüşebiliyoruz ve Ahmet Tuna’yı iyi analiz ettiklerini
düşünüyorum. Ayrıca çok ilgililer o konuda içim rahat. Fakat Ahmet Tuna’nın
çekingen biri olacağı ve içine kapanacağı gibi endişelerim var. Okul öncesi
gelişiminde bir şeyleri yanlış yapma endişesini geçiremiyorum kendimde. Bu
konuda çok kaynak okudum, uygulamaya da çalıştım. Ama Ahmet Tuna ben işteyken anneannesi
ile kaldığı için daha bir pohpoflanan, hep evin prensi konumunda, oyuncakları ile
hep tek oynayan, oyuncak ile oynamasa da kendine tek başına oyun kuran bir
çocuk, her ne kadar sosyal çevreye çok girse de, kuzenleri, arkadaşları olsa da,
çoğu zamanını evde geçirdi. Şimdi okulda arkadaşları ile oynamıyor. Tam olarak
uyumsuz denemez, hiçbir çocuk uyumsuz değildir aslında, hepsi farklı bir karakterle
doğuyor. Ama biraz farklı beklentiler içinde, okulda ki oyuncaklar ona basit
geliyor sanırım, hep daha karmaşık şeylerle uğraşmak istiyor. Evde de
öyle, farklı bir hayal dünyası var. Herşeyin kaynağını öğrenmek istiyor, felsefik
soruları var. Örneğin deprem nasıl oluyor diyor? Evler yıkılırsa insanlar
altında kalırlar, ölürler diyor. Sonra babası ile deprem tatbikatı yapıyorlar,
Ahmet Tuna masanın altına saklanıyor. İlgi alanları oyun dışında hayattın
gerçekleri. Sürekli” bana anlat bu nasıl oluyor” diyor. O soruya da öyle uyduruktan
cevap veremezsin (vermekte doğru değil zaten ), her konuda fikrinin olmasını
istiyor. Okulda ki öğretmeninin yorumu şöyle, “hep yeni şeyler öğrenmek istiyor,
yeni bir şey öğrendiğinde mutlu oluyor, çabuk öğreniyor, oyuncaklarla
oynamıyor, sadece birkaç oyuncakla oynuyormuş (belki şimdi daha farklıdır
çocuklar değişkenler ), arkadaşlarına vuruyormuş, kızları sevmiyormuş”, sınıfta
3 erkekler birde. Ama eminim bütün kızlara bedellerdir. Bu durunda bende kız
çocuklarının ruh dünyalarını merak duygusu daha da gelişti, nasıl canlılarız
biz. Kreşte ki sorunlu tipler hep erkek.
2 gündür Ahmet Tuna başka ayakkabı ile geliyor eve, dün
annem “bu ayakkabılar senin değil yine neden bunları giydin” demiş. “Hayır
bunlar benim” demiş. Ayakkabı da ayağına küçük geliyor. Bu sabah beraber
gittik, başka ayakkabı ile gitti diğer ayakkabılar elimdeydi, tamda kapıda
ayakkabıların gerçek sahibi vardı. Meğer bizim ayakkabılar başka sınıfın
dolabına konmuş, Ahmet Tuna ayakkabıları göremeyince başka ayakkabıya bunlar
benim demiş. Daha önce aynı renklerde Newbalans spor ayakkabıları vardı, onlara
benzetti sanırım. Bu durumda diğer çocuk ayakkabısız kalıyor tabi. Yine sorun
çıkaran Ahmet Tuna bu durumda. Daha sınıfa çıkmadan giriş katında arkadaşının
elinden peluş bir oyuncağı almaya çalıştı. “Bu çocuk akıllanmayacak yok yok”
dedim içimden. Öğretmeninin şöyle bir teklifi olmuştu, ‘evde; okulda yaptıkları
ile ilgili bir liste oluşturun, karşına gülen surat veya üzgün surat yapın yada
sticker yapıştırın. Örneğin; bu gün kahvaltımı yaptım, bu gün arkadaşlarımla
güzel oynadım, bu gün öğle yemeğimi yedim, bu gün uyudum, bu gün öğretmenlerimi
üzmedim gibi.’ Bizde hazırladık, evde karşılarına gülen surat yapıyoruz veya
kararsız surat ya da üzgün surat. Bu gün arkadaşının elinden oyuncağı almaya
çalışınca hani bana söz vermiştin dedim,evde arkadaşlarımla güzel oynadım diye
gülen surat yapacağız ama dedim. Tamam dedi, ama bir etkisi olur mu bilmiyorum.
Bir sorunda yemek, yemek yemiyor öğretmenlerini çok
uğraştırıyor. Herşeyi yiyen çocuklara hep gıpta ile bakmışımdır. Kendisi yeme
konusunda da çok geride,çünkü hep bir uğraşan vardı onunla,nasıl olsa aç kalmaz
yemesem yedirirler düşüncesi vardı.Ben öyle değilim ama annem öyle yemek
konusunda çok üstüne düşüyor Ahmet Tuna’nın. Meyve yemiyor mesela, yesin diye
püre yapıyor. Tabi kolaya alışıyor çocuk,gel de bunu anneme anlat. Bir tane
daha çocuğum olursa yemek konusunda başka bir strateji izleyeceğim. Okulda
öğretmenleri bu konuda çok özverililer, sağ olsunlar yesin diye uğraşıyorlar, yemediğinde
dertleniyorlar. Kendisi yemeye ve arkadaş gruplarına alışacak mecburen, hayatı
hep tek geçiremez.
Diğer bir konuda uyku. Daha yemeğe inerken, ben uyumak
istemiyorum diyormuş, ben hiç uyumayacağını düşünüyordum ama her gün olmasa da
arada uyuyormuş. Aklım çok onda kalıyor, aklımın yarısı o sanki. Tamam tamam
ağlamıyorum..
Her sabah bir söyleniyor,
bu gün okul tatil mi,
okul ne zaman bitecek,
ama okul bitmiyor,
ben senin gelmeni istiyorum ağlıyorum,
keşke büyümeseydim de
okula gitmeseydim,
okulda çok
sıkılıyorum… Her gün bir yenisi ekleniyor bu listeye.
Hep onunla ilgilenilmesini istiyormuş, hayatın gerçekleri
acı geldi ona, canı sıkılınca anne diye ağlıyormuş. Bir öğretmeni ilgilenmezse,
diğer öğretmeninin yanına gidip ağlıyormuş. Zamanla alışacak, onunda çevresi ve
arkadaşları olacak mutlaka. Ama şu da bir gerçek erkekler kızlardan çok farklı.
Hele Ahmet Tuna gibi zor bir çocuksa erkek annelerinin işi çok zor.
Bu kadar iç dökme yeter diye düşünüyorum. Herkese iyi hafta
sonları..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder