19 Eylül 2014 Cuma

KREŞE ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

Kreşe başlayalı 2 hafta oldu.Bu sabah Ahmet Tuna’yı okula ben bıraktım,içime bir hüzün çöktü anlatamam, dokunsanız ağlarım. Onu orda tek başına bıraktım geldim sanki, o kadarda mahsundu ki. (Hafiften göz yaşları bende) Ahmet Tuna kreşe alışsın, paylaşmayı öğrensin derken ben alışamadım galiba. Hem onlar için kolay bir süreç  değil, hem anne için.
Hafta sonu kreşte ilk toplantımız var. Bakalım Ahmet Tuna’nın ne incileri varmış J  Öğretmenleri iletişime her zaman açıklar, gün içinde telefonla görüşebiliyoruz ve Ahmet Tuna’yı iyi analiz ettiklerini düşünüyorum. Ayrıca çok ilgililer o konuda içim rahat. Fakat Ahmet Tuna’nın çekingen biri olacağı ve içine kapanacağı gibi endişelerim var. Okul öncesi gelişiminde bir şeyleri yanlış yapma endişesini geçiremiyorum kendimde. Bu konuda çok kaynak okudum, uygulamaya da çalıştım. Ama Ahmet Tuna ben işteyken anneannesi ile kaldığı için daha bir pohpoflanan, hep evin prensi konumunda, oyuncakları ile hep tek oynayan, oyuncak ile oynamasa da kendine tek başına oyun kuran bir çocuk, her ne kadar sosyal çevreye çok girse de, kuzenleri, arkadaşları olsa da, çoğu zamanını evde geçirdi. Şimdi okulda arkadaşları ile oynamıyor. Tam olarak uyumsuz denemez, hiçbir çocuk uyumsuz değildir aslında, hepsi farklı bir karakterle doğuyor. Ama biraz farklı beklentiler içinde, okulda ki oyuncaklar ona basit geliyor sanırım, hep daha karmaşık şeylerle uğraşmak istiyor. Evde de öyle, farklı bir hayal dünyası var. Herşeyin kaynağını öğrenmek istiyor, felsefik soruları var. Örneğin deprem nasıl oluyor diyor? Evler yıkılırsa insanlar altında kalırlar, ölürler diyor. Sonra babası ile deprem tatbikatı yapıyorlar, Ahmet Tuna masanın altına saklanıyor. İlgi alanları oyun dışında hayattın gerçekleri. Sürekli” bana anlat bu nasıl oluyor” diyor. O soruya da öyle uyduruktan cevap veremezsin (vermekte doğru değil zaten ), her konuda fikrinin olmasını istiyor. Okulda ki öğretmeninin yorumu şöyle, “hep yeni şeyler öğrenmek istiyor, yeni bir şey öğrendiğinde mutlu oluyor, çabuk öğreniyor, oyuncaklarla oynamıyor, sadece birkaç oyuncakla oynuyormuş (belki şimdi daha farklıdır çocuklar değişkenler ), arkadaşlarına vuruyormuş, kızları sevmiyormuş”, sınıfta 3 erkekler birde. Ama eminim bütün kızlara bedellerdir. Bu durunda bende kız çocuklarının ruh dünyalarını merak duygusu daha da gelişti, nasıl canlılarız biz. Kreşte ki sorunlu tipler hep erkek.



2 gündür Ahmet Tuna başka ayakkabı ile geliyor eve, dün annem “bu ayakkabılar senin değil yine neden bunları giydin” demiş. “Hayır bunlar benim” demiş. Ayakkabı da ayağına küçük geliyor. Bu sabah beraber gittik, başka ayakkabı ile gitti diğer ayakkabılar elimdeydi, tamda kapıda ayakkabıların gerçek sahibi vardı. Meğer bizim ayakkabılar başka sınıfın dolabına konmuş, Ahmet Tuna ayakkabıları göremeyince başka ayakkabıya bunlar benim demiş. Daha önce aynı renklerde Newbalans spor ayakkabıları vardı, onlara benzetti sanırım. Bu durumda diğer çocuk ayakkabısız kalıyor tabi. Yine sorun çıkaran Ahmet Tuna bu durumda. Daha sınıfa çıkmadan giriş katında arkadaşının elinden peluş bir oyuncağı almaya çalıştı. “Bu çocuk akıllanmayacak yok yok” dedim içimden. Öğretmeninin şöyle bir teklifi olmuştu, ‘evde; okulda yaptıkları ile ilgili bir liste oluşturun, karşına gülen surat veya üzgün surat yapın yada sticker yapıştırın. Örneğin; bu gün kahvaltımı yaptım, bu gün arkadaşlarımla güzel oynadım, bu gün öğle yemeğimi yedim, bu gün uyudum, bu gün öğretmenlerimi üzmedim gibi.’ Bizde hazırladık, evde karşılarına gülen surat yapıyoruz veya kararsız surat ya da üzgün surat. Bu gün arkadaşının elinden oyuncağı almaya çalışınca hani bana söz vermiştin dedim,evde arkadaşlarımla güzel oynadım diye gülen surat yapacağız ama dedim. Tamam dedi, ama bir etkisi olur  mu bilmiyorum.
Bir sorunda yemek, yemek yemiyor öğretmenlerini çok uğraştırıyor. Herşeyi yiyen çocuklara hep gıpta ile bakmışımdır. Kendisi yeme konusunda da çok geride,çünkü hep bir uğraşan vardı onunla,nasıl olsa aç kalmaz yemesem yedirirler düşüncesi vardı.Ben öyle değilim ama annem öyle yemek konusunda çok üstüne düşüyor Ahmet Tuna’nın. Meyve yemiyor mesela, yesin diye püre yapıyor. Tabi kolaya alışıyor çocuk,gel de bunu anneme anlat. Bir tane daha çocuğum olursa yemek konusunda başka bir strateji izleyeceğim. Okulda öğretmenleri bu konuda çok özverililer, sağ olsunlar yesin diye uğraşıyorlar, yemediğinde dertleniyorlar. Kendisi yemeye ve arkadaş gruplarına alışacak mecburen, hayatı hep tek geçiremez.
Diğer bir konuda uyku. Daha yemeğe inerken, ben uyumak istemiyorum diyormuş, ben hiç uyumayacağını düşünüyordum ama her gün olmasa da arada uyuyormuş. Aklım çok onda kalıyor, aklımın yarısı o sanki. Tamam tamam ağlamıyorum..



Her sabah bir söyleniyor,
bu gün okul tatil mi,
okul ne zaman bitecek,
ama okul bitmiyor,
ben senin gelmeni istiyorum ağlıyorum,
 keşke büyümeseydim de okula gitmeseydim,
 okulda çok sıkılıyorum… Her gün bir yenisi ekleniyor bu listeye.
Hep onunla ilgilenilmesini istiyormuş, hayatın gerçekleri acı geldi ona, canı sıkılınca anne diye ağlıyormuş. Bir öğretmeni ilgilenmezse, diğer öğretmeninin yanına gidip ağlıyormuş. Zamanla alışacak, onunda çevresi ve arkadaşları olacak mutlaka. Ama şu da bir gerçek erkekler kızlardan çok farklı. Hele Ahmet Tuna gibi zor bir çocuksa erkek annelerinin işi çok zor.
Bu kadar iç dökme yeter diye düşünüyorum. Herkese iyi hafta sonları..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...