2 Aralık 2011 Cuma

ALTINCI AYA GİRİŞ



Gün saydığım zamanlardan ay saydığım zamanlara geldim,gün gelecek yaş sayacağım.Ahmet Tuna 1 yaşında,2 yaşında. Ama şimdilerde 5 aylık,yemede yanında yat oldu,çok tatlı çokJ  Zor günleri biraz atlattık derken  şimdide dönmeye başladı,nereye koysam hemen takla atıyor,bazen bir takla daha atıp düzeliyor bazen beceremiyor başlıyor ağlamaya,velhasıl biraz şurada dursun bir mutfağa gideyim bile diyemiyorum, arkamdan vızıklanma sesi geliyor takla atmış duruyor öyle,bazende yeri yalıyor J haydi koş düzelt.Bir kaç aya kalmaz emeklerde o zaman işler daha da zor işte.Haftaya da ek gıdaya başlıyoruz, işlerim çoğalıyor Ahmet Tuna hareketleniyor günler birbirini kovalıyor.
Bu günlerde şunu fark ettim anne olmadan önce, ben öyle yapmam böyle yapmam dediğim şeyleri sırayla yapmaya başladım. Birincisi emzikti,ben vermeyeceğim emmesin alışmasın diyordum,nerdee  birinci ay sonunda dayanamadım emzik verdim.İkincisi bunada dün bir bu gün iki başladık,ayakta sallayarak  uyutma. Ahmet Tuna’da sağolsun hemen uyum sağlıyor ortama, öyle rahat uyudu ki. Bende artık ayakta sallamayacağım diye inatlaşmıyorum kendimle, nasıl kolaysa o olsun dedim artık. Ben yapmam dediğim daha neler var acaba, keşke listesini yapsaymışım, sıraya koydum daha yapacağım neler var kim bilir J Yani annelik öyle uzaktan bakılıp fikir yürütülecek bir şey değil, çocuk şekillendiriyor ortamı, tabii bilinçli anne olmak önemli burada, umarım geleceğe iyi bir birey hazırlarım,emzik emmenin yada ayakta sallanmanın bir zararının olmayacağını umuyorum :)

14 Kasım 2011 Pazartesi

Hızla Büyüyoruz


Ahmet Tuna hızla büyürken birbirimize olan bağımızda hızla büyüyor,nasıl bir sevgi  vermiş Rabbim evlat sevgisi tarifi mümkün olmayan bir sevgi. Sabahları uyanınca kendi  kendine konuşmaları, ellerini yiyecekmiş gibi ağzına sokup üstünü başını  salya yapmaları, oyun halısında sıkılmadan oyuncakları tutmaya çalışmaları, oyun halısında kendini 180 derece,hatta bazen 360 derece döndürmesi,sıkılınca beni alın der gibi  bağırması, bizi görünce kelebek gibi kanat çırparcasına heyecanlanması,eline verdiğimiz her şeyi ağzına sokup damağını kaşıtması,başka bir oyuncak verince elindekini atıp diğer oyuncağa uzanması,birlikte şarkı söylemelerimiz,ninniler bestelememiz,hadi gel sevgilerimizi birleştirelim diyerek uyku saatinde beraber uyumamız,gıdıkladığımda kahkaha ile gülmesi,o fıldır  fıldır bakan güzel gözleri,onunla konuşunca ağzını açarak gülüşü.  Onunla ilgili her şey  ve her an beni mutlu etmeye ve yüzümü güldürmeye yetiyor.


 Büyürken değişen ve güzelleşen bir şey anne olmak.  İlk annelik günlerimde hiç alışamayacağımı sanıp telaş yapmıştım, şimdi üstünden  4 ay geçti,10 gün sonra 5 ay bitecek. Ahmet Tuna büyürken bende büyüdüm, sıkıldığım zamanlar oluyor arada,o zamanlarda şu günler gibi kısa sürüyor,gün bitiyor akşam oluyor.Özlediğim şeylerde var tabi,geceleri deliksiz uyumak ve sabahları 11’de uyanmak J evden çıkarken elimi kolumu sallayarak çıkmak ve gittiğim yerde kimseyi düşünmeden dolaşmak,bencil olmak bazen... Ama her şey bir yana Ahmet Tuna bir yana. Anne olmak  kısır döngü gibi ,dönüp dolaşıp yine Ahmet Tuna’ya geliyor her şey.Uyurken bile kaç kere gidip bakıyorum,uyanık  zamanlarını özlüyorum,anneme bırakıp çarşıya gitsem fotoğraflarına bakıyorum, aklım hep evde kalıyor. Öyle rahat rahat ohh nefes alayım biraz deyip dolaşamıyorum sokakta. İşte kısır döngü bu, biraz dinleneyim dersin yine onunla ilgili bir şey yaparsın,alışverişte bile öyle önce Ahmet Tuna.

Daha çok küçük olsa da geleceğinin temelleri bu günler olduğu için, elimden geldiğince bilinçli bir anne olmaya çalışıyorum, öyle okuduğum kitaplardaki bilgiler falan kalmıyor tabi ,kendi iç güdülerin ile bilgileri harmanlıyorsun.Ayrıca okuduğum çocuk gelişimi kitaplarını yeniden okumam gerektiğini anladım,bir anne olarak okuyunca daha gerçekçi olacaklar J İşte böyle  bu günlerde tek derdim  geleceğe iyi bir birey yetiştirmek,iyi ve örnek bir anne olmak.Tabi ki dualarımda Allah’ın bunun için bizlere sağlık vermesi ve oğlumuzun bahtı güzel hayırlı bir evlat olması.
Şimdilik böyle,Ahmet Tuna büyürken aktivitelerimizde olacak tabi, o zaman daha çok blog yazım olabilir demek buda :) Bu günlerimizi güzel analım zaman hızlı geçiyor nede olsa.

4 Ekim 2011 Salı

Her Günüm Ahmet Tuna...

Uzun zamandır bloğuma yeni yazı yazamadım, her yazmayı planladığımda kendimi planlamadığım her gün kendiliğinden olan annelik karmaşasının içinde buluyorum, karmaşa desem de aslında koşturmaca, saatler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Günün akşamında kendimi yorulmuş bir vaziyette koltukta uyuklarken buluyorum. Ahmet Tuna 3 ayını bitirdi, gündüzleri çok uzun uyumayan bir çocuk, uyuması da gece, yemesi de gece, büyümesi de gece . Geç uyuduğu geceler sabahları da bazen 10’a bazen 11’e kadar uyuyor, onunla beraber bende tabi ki J benim bütün işler kalıyor,o uyurken nedense benimde uyuyasım geliyor çünkü. Gece uyuyan çocuk babasını seviyor derler ,bütün nazı bana. Uyanık olduğu zamanlar hep beyefendiyle ilgilenmem lazım, odadan çıksam arkamdan ağlıyor, muhabbet ediyoruz, evin içinde turluyoruz tamam güzelde nereye kadar değil mi, babamız gelince yaşasın Ahmet Tuna çok seviniyor ( aslında ben ) bütün gün görmemenin özlemi sanırım ikisi iyi anlaşıyorlar, buda benim işime geliyor tabi ki. Hatta ağlama krizlerinde,( genellikle misafir geldiğinde yada biz bir yere gittiğimizde yapıyor, katılana kadar ağlıyor gözünden yaş geliyor artık ) bende susmayan çocuk babasının kucağına gider gitmez susuyor, baba şefkati demek ki ,benim stres  yaptığımı anlıyor zannımca. Anne kızdı babaya hesabı.
Yine de anne olmak farklı ,nasıl müthiş bir sevgi, kendimi anneliğe bu kadar kaptıracağımı bilmiyordum açıkçası. Günlerim her gün aynı gibi olsa da, geceleri deliksiz uyumayı çok özlemiş olsam da; hep değişim içinde olan her gün büyüyen  dünya güzeli bir varlıkla beraber olmak, çok sıkılsam da onun bir gülüşü her şeye iyi gelmesi bütün yorgunluğumu  alması paha biçilemez. Son söz; Annelerin hakkı gerçekten ödenmez, biz kıymet bilen evlatlarız çocuklarımızda öyle olurlar inşallah.

25 Ağustos 2011 Perşembe

E bebeğim e e

Minik kollarını iki yana açmış mışıl mışıl uyuyorsun, seni öyle izlemek çok hoşuma gidiyor öyle masumsun ki. Uyanık olduğun zamanlarda artık daha bir sevimlisin, gülücükler atıyorsun. Allahım nasıl güzel bir duygu seni öyle iyi ve mutlu görmek.
 Bende anneliğe daha bir alıştım sanki ilk zamanlarda ki kadar zorlanmıyorum, sen büyüdükçe herşey daha mı kolay olacak yoksa daha mı zor, şimdi bilemiyorum ama daha güzel olacağı kesin. Gelecekle ilgili güzel hayaller kuruyorum  bazen. Bana anne deyip sarıldığını hayal ediyorum, birlikte parka gittiğimizi, oyun oynadığımızı. Ama bu hayallerde hep sen akıllı ve söz dinleyen çocuksun J arada inatçılıklarında oluyor tabi ama öyle herşeye ağzını açıp ağlayan bir çocuk değilsin mesela, bu şimdi olmaz lafından anlıyorsun, güler yüzlü sevecen bir çocuksun. Hayallerin sınırı yok, sen sağlıklı büyü,iyi ol  mutlu ol birlikte daha ne hayaller kurarız. Sen uykuya teslim olmuş uyurken bende anneliğin güzelliğini düşüneyim. İyi ki sen benim hayatımdasın, değerlim en kıymetlim tatlı rüyalar.


9 Ağustos 2011 Salı

İlk hastalığımız

Buraya hep mutlu ve güzel şeyler yazmak isterdim ama insanın hayatında sınavlarda oluyor, yorucu ve sabredilmesi gereken ve ayrıca hamd edilmesi gereken zamanlardan bir zamandayım. Hastane odasından yazıyorum bu yazıyı. Oğlum henüz 40 ı çıkmadan daha 38 günlükken ve vücudunda mikroplara karşı direnç oluşmadan tanıştı mikropla, savaşmaya gücü yoktu küçücük vücudunun, ateşi yükseldi.37.8 di ilk ölçtüğümüzde .Bu kadar önemli bir şey olduğunu düşünmemiştim ilk başta, hava çarptı herhalde diyordum, doktorumuzu aradık ateş düşürücü verdik, yine düşmeyince hastaneye geldik tabi, daha ne kadar kanı var ki onun küçücük ellerinden sıka sıka kan aldılar. Ben kendimi hiç anlatmayım onun ateşli ve keyifsiz hali, birde canının yanması bende şok etkisi yaptı annelik nasıl bir şey tarif edilmez o ağlıyor ben ağlıyorum, hatta ben ondan daha çok ağladım diyebilirim. Test sonuçlarında kanında mikrop olduğu çıktı, mübarek Ramazan ayının ilk günü hastaneye yatış yaptık. Damar yolu bulmak içinde çok uğraştılar serum takabilmek için. Şimdi çok iyi tedavisi sürüyor. Daha da iyi olacak inşallah. Eşim ve ben kalıyorum yanında, aile boyu Ramazanın yarısında burdayız.
Hiç aklıma gelmezdi bu kadar küçükken başımıza bunların geleceği, bir ara ona iyi bakamadığımı falan  düşünmeye başlamıştım, neyse bunların hepsi geçti artık kendimi daha iyi hissediyorum. Eski keyfi gelince bizimde keyfimiz geldi hatta yaramazlık yapmaya başladı, hasta hali gözümün önünde, şimdi arada sıkılınca kızıyorum ona, sonra kendime kızıyorum bu halleri için Allah’a dua etmiştin diye. Varsın huysuz olsun ağlasın ama hasta olmasın. Allah dermansız dert vermesin bununla geçmiş olsun inşallah. Her zaman Allah’a emanetiz sağlıklı günlerimiz olsun.


23 Temmuz 2011 Cumartesi

Mevlüd Cemiyetimiz




Ahmet Tuna doğmadan önce bebek mevlüdünü gözümde çok büyütüyordum, ev kaç kişi alır,hava çok sıcak olur,nasıl geçicek vs. Birkaç kez uykularımın kaçtığı da olmuştur. O zamanlar düşünecek çok vaktim vardı demek ki. Ahmet Tuna doğduktan 3 hafta sonra yaptık bebek mevlüdünü, o güne kadar hiç düşünmedim. Ben kendimden geçmişim 3 haftadır, nasıl olursa olsun dedim. 17 Temmuz Pazar günü yaptık bebek mevlüdünü, her şey çok istediğim gibi olmadı ama genel olarak güzeldi. Güzel olmasının bir nedeni de Ahmet Tuna’nın onunla  günler öncesinden yaptığım konuşma ve antlaşmaya uyması J bebek mevlüdü boyunca uyumasını istemiştim, sabahtan yıkadık onu herkes geldi gitti Ahmet Tuna öyle uyandı. Mevlüd boyunca damatlıkları ile uyudu kuzucuk. Beni en çok rahatlatan kısımdı.
Birazda mevlüd için yaptığımız hazırlıklardan bahsedeyim, aslında hazırlıklarımız doğumdan 2 ay önce başladı, mevlüd şekerleri için İstanbul’a gittik eşimle, Eminönü’nün altını üstüne getirdik, en sonunda Şarkhan’dan metal küçük bisikletler aldık, aynı yerden hastanede hediye ettiğimiz saatleri de aldık. Metal bisikletler kumaşçıdan aldığım dantalle giydirildi, hemde ne giydirme aldık iğne iplik diktik, ön kısmına kurdela bağlandı,sonra mavi beyaz badem çukulatalardan alındı beyaz tüllere konuldu,bisikletin üstüne konulup  ‘Hoş geldin Ahmet Tuna’ yazısı zımbalandı. Bu da yetmedi tüller bisikletin üstünde durmuyor diye çift taraflı bant ile alttan yapıştırıldı. Bunun için aile boyu çalıştık, herkesin emeği var son halinin oluşmasında. Mevlüdden bir gün öncede kapı, merdiven ve balkon süslemelerini yaptık, sağolsun Merve’nin büyük emeği var,toplamda 4 saat sürmüştür süsleme işleri, az daha çalışsak organizasyon işine başlamaya karar verecektik J Yorulmamıza değdi ama, herşey çok güzel oldu, benim mevlüdde oturacağım sandalyeyi bile süsledik J



Böylece bir günü daha atlatmış olduk hayırlısıyla, yanımızda olan,bizi yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ediyorum,emek veren canım arkadaşlarıma ve aileme de sonsuz teşekkürler, iyi ki varsınız. Allah Oğlumun damatlığını da görmeyi nasip etsin, hayırlı ve güzel günlerimiz olsun birlikte. Amin.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Cennet annelerin ayakları altındadır

Günlerim öyle yorucu geçiyor ki,sanki ay gibi uzun. Annelik çok zormuş çok. Biraz büyümüş bebekleri görünce anneyi ilk bebeklik zamanlarında hayal ediyorum,acaba herkes benim gibi zorlanmış mıdır diye. Hele hele şu loğusalıkda hiç kolay birşey değil, olup olmadık ağlıyorum, ben hamileyken bu kadar duygusal değildim. Üstüne üstülük birde yaz ayındayız, ben normal zamanlarda yazın bunalımda olurum birde şu halimle kendimden çok sıkıldım.

Bir an önce şu bebeklik günlerini atlatmak istiyorum, şöyle bir 6 aylık olsa,ek gıdaya geçsek. Biliyorum zaman hızlı geçecek bu zor günler unutulacak,bir gülücüğü tüm yorgunluğumu alacak.Şimdilik göbeği düştü 5 Temmuzda,Sonra ilk banyosunu yaptırdık 7 Temmuzda, yavrucum öyle terliyor ki artık atlette yatırıyorum onu, henüz tek başıma banyo yaptıramıyorum,gün aşırı annemle beraber banyo yaptırıyoruz.

Beni daha çok zorluklar bekliyordur çocuk kolay yetiştirilmiyor,herşeye rağmen Rabbime çok şükrediyorum Allahım oğlumuzu bize bağışlasın.Amin

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Ahmet Tuna'nın hediyeleri


Oğlumun misafirlerimize hediyesi çalışan küçük mavi saatler.


Saat arabamız ve çukulata kutumuz.

Kapı süsümüz ve çiçeklerim

Gülten ve Saliha'nın ellerine sağlık kapı süsümüz onların ellerinden.


Çiçeklerim

4 Temmuz 2011 Pazartesi

HOŞGELDİN DÜNYAMA

Beklemekle geçen zamanın sonuna geldik bir gün geldi bir gün kaldı ,o gece sana bu seninle birlikte karnımdayken geçirdiğimiz son gecemiz yazmıştım tarih 23 Hazirandı, ertesi gün doğum için randevu almıştık suni sancıyla normal doğum düşünüyorduk tarih 24 Haziran Cuma olacaktı. O gece her şeyin yolunda gitmesi için dua ettim, sabah 5 civarı doğum sancılarıyla uyandım benim küçük prensim verilen randevuya uyup kendi gelmeye karar vermiş sabah 7 de hastanedeydik acile gittik doğum sancılarımı ve senin kalp atışlarını dinlemek için nst cihazına bağladılar, sonra doktorumuz Yıldız Hanım geldi, muayenelerimizin ardından doğumhanenin yolunu tuttuk, çok değişik bir duyguydu korkmuyordum aslında, ama başıma neler geleceğini  bilmemenin endişesi vardı. ağrısız doğum için anestezi uzmanıyla da görüşmüştük işte o kısmı biraz karışık sırtımdan katadrel taktılar ağrılarım geldiğinde ağrılara dayanabilecektim. Saat 12 buçuğa kadar doğumu izlediler bu arada ağrıları dayanabileceğim kadar hissediyordum, normal doğum için beklemeye devam mı yoksa bir risk olur mu doktorumuz karar verecekti, sen doğmaya çalışıyordun aslında ama biraz yanlış yoldaymışsın tam yolu bulamadın kafanda hafiften bir ödem oluşmuş o sırada da kalp atışlarında bir yavaşlama oldu, daha beklemeye devam etmek riskli olabilirdi, ve saat 12:30 da ameliyathanedeydik ,bizimle beraber babanda geldi ona da ameliyat önlüğü giydirmişler, sende bu arada karnımda ki son dakikalarını geçiriyordun kavuşmamıza çok az kalmıştı, epidural anestezide ben tamamen hissizlik bekliyordum ağrısız doğum için başlandığı için acı hissetmedim ama kesmeleri dokunma olarak çekme olarak hissettim karnımın oyulduğunu hissetmek çok garipti ,ve senin doğum anın geldi saatler 12:46 yı gösteriyordu,3 kilo 860 gr ve 52 cm doğdun. Göbek kordonunun kesilmesiyle çığlığını duydum, işte duyguların dorukta olduğu an şu an sana bu yazıyı yazarken bile çok duygulanıyorum, bir mucize dünyaya gelmişti, hemde öyle güzel öyle tatlı bir mucize ki tarif edemem .Sonra seni  benim yanıma getirdiler gözlerini kocaman açmışsın bide, açık göz doğdun yani J ağlıyordun yanağını benim yanağına dayadı çocuk doktoru sen hemen sustun beni nasıl tanıdın hemen. Tabi bende göz yaşları… Gelde duygulanma. Ondan sonra ameliyat devam etti kaç dk sürdü hiç hatırlamıyorum, doğumdan sonra seni hastanede ki odamızda  gördüm güzel güzel giydirilmiş mis kokulu benim yanıma geldin ilk seni emzirmemde o zaman oldu, öyle açtın ki halada öylesin J ve çok gayretliydin hemen emmeye başladın büyük başarı, umarım hayatta da hep gayretli olursun.
Dünyada ki ilk gecen  biraz zor geçti sen dünyaya alışmaya çalışıyordun bende sana ,zaten sen karnımdayken de geceleri uyumazdın senden beklediğimi yaptın yani uyumadın, ve tabi muhtemelen doymuyordun da, anneanneni benden daha çok yordun.  2. gece ilk geceden biraz daha iyi gibiydi. Ben bir an önce eve gelmek istiyordum hastaneden çıkışımız 26 Haziran Pazar günü oldu, hastaneden çıkarken öyle ağladın ki sesin kısıldı, orayı  çok mu sevdin bilmem J  ilk eve geldiğinde saat 12:30 idi. Yavaş yavaş dünyaya alışıyorsun, gece ilk günlere nazaran uykun çok daha iyi, bende seni hep benim akıllı oğlum kaymak oğlum diye seviyorum. Kaymak gibisin ama, bal gibisin J
Hastahanedeki günlerimizde hastahane bana kendimi çok iyi hissettirdi, hastahane değil tabi personeli, bana güler yüzleriyle hep moral verdiler Acıbadem Hastanesi doktorlarına özellikle doktorumuz Yıldız Hanıma, hemşirelerine, anestezi uzmanına, bebek hemşirelerine ve bu mucizeyei bana yaşamayı nasip eden Allah’a  çok teşekkür borçluyum.
Seninle yaşadıklarımızı,aktivitelerimizi ( tabi şimdi ki tek aktivite emmek ve alt değiştirmek ) gezilerimizi bu bloğa yazacağım bu blog senin için, Rabbim hepimize sağlık versin, hayırlı ömür versin. Küçük Prensimin bahtında kendi gibi güzel olsun. Amin.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...