29 Mart 2012 Perşembe

Ahmet Tuna 9 Aylık

Ahmet Tuna 9 aylık oldu. Bebekliğinde özlemle büyümesini bekliyordum ama aslında zamanın tadını çıkarmak lazımmış, zor günler unutuluyor çünkü, güzel zamanları hatırlıyor insan. Eşimin evin koridorunda sabahları bir o yana bir bu yana omzuna kafasını dayamış, öyle etrafa bakınan hatta ağlayan  bir bebek gezdirdiği zamanlar gerilerde kaldı. Şimdi Ahmet Tuna uyanınca kendisi yatağa oturuyor korkuluklara tutunup kalkarak bize bakıyor.Emzik ağzındaysa çıkarıp yere atıp arkasından bakıyor.Sonra kendi kendine konuşmaya başlıyor.Bu günlerde en sık söylediği söz ‘dett’ onun dilinde ne demek bilmiyorum açıkçası J Ona her bakışımda ne kadarda büyüdü demekten kendimi alamıyorum.Bu günlerde üst damağında dişleri çıkıyor biraz keyifsiz,sanırım 4 tane diş birden çıkacak.Derdi büyük yani. Dişleri çıkınca diline takılıyor sanırım diliyle ittiriyor çok komik oluyor.
Söylediğimiz cümleleri anlıyor, mesela camdan bakalım mı dediğimiz zaman cama bakıyor, baban nerde deyince babasına bakıyor.Hadi Pepe izleyelim deyince televizyona bakıyor. Tabi biz aaa nerden biliyor nasıl öğrendi falan deyip şaşırıyoruz J Ben gözün nerde ağzın nerde gibi sorular sorup öğretmeye çalışıyorum ama henüz bir kıpırtı yok .
Anneannesiyle günleri güzel geçiyormuş, beni görünce seviniyor yavrucum, sümüklerini üstüme sürüyor bir güzel J (şu günlerde hem diş çıkarma hem nezleyle boğuşuyoruz ) Gece uyumadan önce kucağımda uyumak istiyor boynuma sarılıyor. Böyle bir güzelliği bana yaşattığı için Rabbime şükürler olsun.

21 Mart 2012 Çarşamba

ALIŞMAYA ALIŞMAK


İşe döneli bir hafta oldu, vakit bulup bloğuma yazı yazamadım.İşten vakit bulamamak ve zamanın hızlı geçmesi iyi oldu,kendimi dinlemeye pek vaktim olmuyor.Ahmet Tuna’yı çok özlüyorum ama hesaplardan kayıtlardan ve yeni bir şeyler öğrenme çabamdan düşünmeye pek vaktim olmuyor.Kuzucuğum anneannesiyle duruyor gündüzleri, oda çalışan anne çocuğu.Şimdilik iyi gidiyor hem Ahmet Tuna açısından hem annem açısından.Birde benim açımdan bakış var tabi, gidiyor bir şekilde, ayrı kalmak ilk gün ki kadar zor değil tabi.İlk gün 12 Mart’tı (1 Mart olacaktı ama 10 gün daha uzattım evdeydim)Ne zaman aklıma gelse zır zır ağladım. Şimdi oyuncaklarıyla oynuyordu,mama yediriyordum,uyutuyordum vb. düşünüp durdum.Hele akşam olup eve gittiğimde daha çok zor geldi.Ahmet Tuna pek farkında değildi ne olduğunun gayet iyi görünüyordu yavrucak. Neyse ki üstünden 1 hafta geçti sabah uyanıp anneannesine bırakmaya alıştım, işe gelmeye alıştım.Daha alışacağımız pek çok şey olacaktır eminim.Allah sağlık versin her şeye alışılıyor,her şey yoluna giriyor.
Bu günlerde 9 ayı bitiyor Ahmet Tuna’nın . Pek bir tatlı oldu. Kirpi yavrusunu pamuk diye severmiş, benim ki de öyle dünyanın en güzel çocuğu gözümde J Artık emekliyor,yatağının korkuluklarına tutunup kendini kaldırıyor, ellerinden tutunca koşa koşa bir yerlere gitmeye çalışıyor. Bir hareket bir heyecan  ne yapsam nereye gitsem,ne karıştırsam diye hep bir arayış içinde.Oyuncaklarıyla oynamayı çok seviyor.Özellikle kitaplar en sevdiği oyuncaklar.Yaşına uygun dokun hisset kitapları var, hatta yaşından büyük hikaye kitapları.Şimdilik onların resimlerine bakıyoruz,artık hikaye dinlemeye ilgi duymaya başladı okuyoruz beraber,genelde Ahmet Tuna elimden alıp tadına bakmak istiyor ama olsun kitapları sevmesi hoşuma gidiyor.
Bay bay yapmayı öğrendi, birde parmaklarını sayıyor.Buraya bir kuş konmuş bu görmüş bu vurmuş bu pişirmiş bu yemiş buda hani bana hani bana demiş yapıyoruz gülüyor,kendiside yapmaya çalışıyor.Çok tatlı oluyor çok. Her gün büyümeye devam ediyor kucağıma sığmayacak yakında tombik tombik oldu.Velhasıl ilk annelik ve ilk çocuk  olunca her yaptığı bize farklı geliyor ve bizi mutlu ediyor.Şimdilik havadisler bunlar, artık yaz geliyor bol bol gezme programları yaparız yeni yazacak anılarımız olur.

29 Şubat 2012 Çarşamba

1 MART SENROMU


İnsan en büyük aşkı, vazgeçilmezi çocuğunda yaşıyormuş.İzinlerim bitti ve yarın 10 ay aradan sonra işe başlıyorum.Oğlumu bırakmanın hüznü var bir yandan ,bir yandan da evdeki huzur varken onu bırakıp insanlarla uğraşmanın zorluğunu yaşamanın stresi. Oğlum için mi çalışacağım diyorum yoksa kendim için mi,hafiften bir vicdan azabı hissi.. Tam bana ihtiyacı varken bırakmak düşüncesi canımı sıkıyor. Belki diyorum bende kendime vakit ayırırsam ikimiz içinde daha güzel olur.Hem annem ona benden daha iyi bakar.Ama yinede anneyim işte,10 saat beklide fazla onun kokusunu duyamayacağım,öpüp koklayamayacağım. Çok özleyeceğim onu çok.
 Düşünüyorum,dünyada kaç kişi işini severek yapıyordur.Belki bende tek tük de olsa işini seven insanlardan olsaydım bu gün daha kolay geçerdi,yarın ve yarından sonrası da.Ne diyelim Allah kimseyi işsiz bırakmasın,herkesin içine huzur versin.Bana da bu günü geçirip,Bismillah diyerek yarına başlamak kalıyor.Allah yeni kapılar açsın diye dua ediyorum birde.Hayırlı olan olsun her şeyde.

16 Şubat 2012 Perşembe

Doğum Günüm

28 yıl olmuş ben doğalı.Yıllar geride kalıyor, yeni bir yaş bitiyor anlamadan.Her sene iyi ki doğmuşum ve hayattaki güzellikleri görmüşüm diyorum,bu yıl bunu daha çok söyledim.Çünkü dünyada ki en güzel duygulardan birisini yaşadım; anne oldum.Böyle bir güzelliği görüpte iyi ki doğmuşum demeden olur mu hiç! Sevgili annem, aslında benden çok kutlanmayı hak eden o, doğumda yaşadığı zorluklar,sonrasında benim 3 ay durmadan viyak viyak ağlayışım unutulmaz onun hayatında. Büyüdümde kurtuldu mu sanki yine yoruyorum onu, bana her durumda yardım etmeye hazır,çocuğuma bakmaya hazır.Daha ne söyleyeyim ne söylesem ne yapsam hakkını ödeyemem onun.Canım annem ve babam iyi ki varsınız ve iyi ki sizin çocuğunuzum,sizleri çok seviyorum.Hep birlikte nice güzel senelere.


Canım eşimin sürpriz kek pastası ve orkidesi,birde telefon kılıfım var, bir tanecik düşünceli kardeşimin çiçeği.Ve babamın aldığı eşarp var birde annemin çerez tabakları :) Arayan,mesaj atan dostlarım var.Güzel bir akşam yaşadım,herkese çok teşekkür ederim.

5 Şubat 2012 Pazar

Diş Buğdayı Partisi

Küçük oğlum büyümüşte iki tane dişi çıkmış,bizde dişlerinin sağlam büyümesi,rızkının bol olması niyetiyle diş buğdayı partisi yaptık.Ben yine iş başındaydım tabi, misafirlerime güzel sürprizler hazırlamak için günler öncesinden çalışmalar yaptım.Diş buğdayı nedir diye bilmeyen arkadaşlarım var, biraz anlatayım nedir ne değildir.Çocuğun ilk dişi çıktığında dişleri sağlam olsun,çabuk büyüsün,rızkı bol olsun niyetiyle yapılan halen Anadolu’nun birçok yöresinde devam eden eski bir Türk geleneği.Akraba,eş dost bir araya gelerek güzel bir kutlama yapılıyor.En eylenceli kısmıda meslek seçimi, çocuğun önüne meslekleri ifade eden objeler koyuluyor.Örneğin; hesap makinası,steteskop,kalem gibi.Çocuk hangisini seçerse ilerde o mesleği yapacak diyerek gülüşülüyor J Diş buğdayı hazırlanıyor,hazırlanan ikramlardan birinin içine yüzük saklanıyor,isterseniz başka birşeyde saklayabilirsiniz.Kime çıkarsa çocuğa küçük  bir hediye alıyor.
 Bende hem güzel bir gün geçiririz hem gelecekte anacağımız güzel bir anımız olsun diye bir parti düzenledim.Günler öncesinden araştırmalar yaptım, internetten diş şeklinde kumaştan yapılmış ve çubuklara yapıştırılmış diş hediyeleri sipariş verdim.Sonra tül ve lavanta çiçeği aldım çubuklara bağladım.Yaptığım dişleri evde var olan içinde köpük olan bir saksıya batırdım.Saksıyı da kurdela ile süsleyince sanki öylece hazır almışım gibi oldu.Diş kurabiyeleri hep aklımda olan birşeydi,onlarıda www.kurabiyemerkezi.com ‘a sipariş verdim,sevgili Belgin’in ellerine sağlık.Henüz yüzyüze tanışmadık ama sevdim kendisini.


Parti olunca evi süslemeden olmaz tabi, annemle beraber sandalyeleri tülle süsledik,kapıya balon taktık,dış kapıyıda balon ve tülle süsledik.Ve benim favorilerim diş buğdayı bardakları,süslemek çok eylenceliydi.Eşimin yiğenleri Hande ve Tuğçe’ninde emeği var bardaklarda,karlı bir haftada okullarda tatilken kalmaya geldiler bize birlikte hazırladık bardakları,çokda güzel oldu bence.


Son olarak misafirlerim için güzel ikramlar hazırladık,annem sağolsun çok yardım etti bana.Diş buğdayını da hazırlayıp bardaklara koyduk.
Diş Buğdayı Tarifi
Malzemeler
      ·         3 su bardağı aşurelik buğday
      ·         2 bardak pudra şekeri
      ·         Ceviz,badem,fındık,kuru üzüm
Süslemesi için
      ·         Bonibon
      ·         Leblebi Şekeri
      ·         Topik jelibon ( süslemesi size kalmış,isterseniz nar,fındık, fıstıkta koyabilirsiniz )
Yapılışı; Buğdayları bir gece önceden ayıklayıp yıkadıktan sonra bir tencerede üstünü 4-5 parmak kadar geçecek kadar suyla, birkaç dakika kaynatıp dinlenmeye bırakıyoruz.Ertesi sabah suyunu süzüp yine 4-5 parmak geçecek kadar suda 10 dakika bekletiyoruz.Kıvamı pilav gibi olmalı. (Eğer kıvamı olduysa ertesi sabah suda bekletmeye gerek yok.) Sonra suyunu süzüp pudra şekerini ilave ediyoruz,daha sonra sırayla kuru üzümü,çekilmiş cevizi,fındığı ve bademi ekliyoruz.Biraz iri iri olursa daha güzel olur. Daha sonra kuplara doldurup üzerini süslüyoruz.Süslemesi size kalmış,ben leblebi şekeri,bonibon ve jelibon koydum. Ve işte ikram edilmeye hazır bir diş buğdayı.Afiyet olsun.

Misafirlerim geldi,oğlumun kuzenleri,halaları,yengesi,anneannesi,babaannesi, benim kuzenim Saliha Teyzesi ve hep yanımda olan arkadaşlarım canlarım Merve ve Gülten Teyzesi.Bizi yalnız bırakmadıkları için herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.İkramlara geçmeden önce diş buğdayının eğlenceli kısmı meslek seçimini yaptık.Battaniyenin üstüne hesap makinası,fotoğraf makinası,mause,kalem,bilim teknik dergisi,metre ve steteskop koyduk.Ahmet Tuna’yı önüne otutturduk, o kadar insan ona bakınca kafası karıştı biraz tabi ,önce bi etrafına bakındı,sonra hangini alsam diye düşündü kaleme bir hamle yaptı ama almadı,sonra steteskopu aldı oynamaya başladı J herkes ooo geleceğin doktoru diye gülmeye başladı J Ahmet Tuna şaşkınım benim ne olduğunun farkında değil,bizde steteskopu  boynuna takıp şöyle bir doktor pozu çektik. Gelecekte ne olacağını bilemeyiz tabi, doktor olmak isterse neden olmasın,seveceği ve faydalı olabileceği bir mesleği olsun. Doktor olmasını isterim bunuda belirteyim bari J



Sonra ikramları yemeğe geldi sıra, güzel bir gündü,fotoğraf çekildik,muhabbet ettik,güldük eylendik.En kötü günümüz böyle olsun dedik,Allah sağlığımızı ve huzurumuzu bozmasın dedik.Diş buğdaylarına sakladığım emzik eltim Ayşe’ye çıktı,herkes bana çıksın bana çıksın diye bardağı karıştırdı ama şanslı kişi Ayşe Yenge olduJ Zaten hediye almış hepsi sağolsunlar maksat adet yerini bulsun.Hediyelerimizi de açtık,hepsini çok beğendik.(fotoğradlarını en yakın zamanda ekleyeceğim)Ve herkesin memnun ayrıldığı bir gün oldu. Ahmet Tuna’nında keyfi yerindeydi huysuzluk yapmadı hiç,böylece benimde keyfim yerindeydi.
                                                   Tadına bakmadan olmaz :)

              


 

26 Ocak 2012 Perşembe

BU GÜNLERDE

Ahmet Tuna 7. Ayını bitirdi, çıkan dişi büyüdü yanında ki dişide çıkmaya hazırlanıyor. Artık desteksiz oturabiliyor,uyurken sağa sola yada yüz üstü dönüyor J büyüdüğünün en büyük delili bunlar, 1 ay önce uyurken sadece düz yatardı şimdi bakıyorum sağa dönmüş sola dönmüş.Birkere yüzüstü uyurken gördüm düzelttim, dedim ki işte artık büyüdü.Henüz yürüteçte tam yürüyemiyor yan yan yada geri geri gidiyor, tabi nerde ne var gözünden hiç bir şey kaçmıyor dolap kapaklarını açmak favorisi. Kitapları seviyor resimlerini almaya çalışıyor J eline kitap verdiğimde yarım saat oyalanıyor onunla ,kendi kendine konuşuyor birşeyler söylüyor,(bababa,dedede,hadihadihadi J )birde herşeyin tadına bakmak istemese iyi olacak tabi.
Bu günlerde böyleyiz işte,ilk kar yağdığı hafta salgın grip virüsü Ahmet Tuna’yı da buldu, neyseki çabuk atlattı.Öksürükte üstelemedi.
Zaman çabuk geçiyormuş gerçekten, şimdide ne zaman yürüyecek,ne zaman konuşacak diyorum , eminim o  zamanda bu günleri anlatıp güzelliklerini anacağız şimdi doğduğu gününün fotoğraflarına bakıp o günü andığım gibi.

Kitap okuyoruz


Kuzeni Duru'nun yatağı bizim oyun parkımız oldu,oyun halısını artık kaldırdık,yerini oyun parkı aldı,pek içinde durmak istemiyor tabi özgür ruhlu çocuk, ne yapsın öyle hapis gibi onun içinde :)

2 Ocak 2012 Pazartesi

İlk dişimiz çıktı

2011 benim açımdan güzel ama zor  bir yıldı. Yarısını hamile olarak geçirdim diğer yarısını da çocuk büyüterek. 2012’ye de oğlumla beraber girdik, o uyuyordu bende güzelliğini izliyordum.
Dün akşam  hamileliğimde yazdığım anı defterini okudum ,  geçen  sene tamda bu gün oğlumuzun  cinsiyetini öğrenmişiz öyle yazmışım.Artık sana isminle seslenebilirim  Ahmet Tuna yazmışım J bir yıl geçmiş üstünden.

Yeni yıl Ahmet Tuna açısından da bir yenilikle geldi, ilk dişi kendini gösterdi. İlk görende babam oldu. Bebeğin ilk çıkan dişini ilk gören bir hediye alır adettendir, hediyemiz dedesinden. Babama göre ilk gördüğü için ben ona hediye almalıyım buda babamın bakış açısı J Şimdi diğer dişlerini bekliyoruz, bütün dişlerinin, süt dişlerinden sonraki dişlerinin de sağlıklı olmasını diliyorum. İnci gibi dizi dizi  ve sağlıklı olsunlar. Dişleri biraz daha büyüsün bir diş buğdayı partisi düzenleriz artık,buda işin eğlenceli kısmı J

Herşeyi ağzına sokup dişini kaşırken :)

2 Aralık 2011 Cuma

ALTINCI AYA GİRİŞ



Gün saydığım zamanlardan ay saydığım zamanlara geldim,gün gelecek yaş sayacağım.Ahmet Tuna 1 yaşında,2 yaşında. Ama şimdilerde 5 aylık,yemede yanında yat oldu,çok tatlı çokJ  Zor günleri biraz atlattık derken  şimdide dönmeye başladı,nereye koysam hemen takla atıyor,bazen bir takla daha atıp düzeliyor bazen beceremiyor başlıyor ağlamaya,velhasıl biraz şurada dursun bir mutfağa gideyim bile diyemiyorum, arkamdan vızıklanma sesi geliyor takla atmış duruyor öyle,bazende yeri yalıyor J haydi koş düzelt.Bir kaç aya kalmaz emeklerde o zaman işler daha da zor işte.Haftaya da ek gıdaya başlıyoruz, işlerim çoğalıyor Ahmet Tuna hareketleniyor günler birbirini kovalıyor.
Bu günlerde şunu fark ettim anne olmadan önce, ben öyle yapmam böyle yapmam dediğim şeyleri sırayla yapmaya başladım. Birincisi emzikti,ben vermeyeceğim emmesin alışmasın diyordum,nerdee  birinci ay sonunda dayanamadım emzik verdim.İkincisi bunada dün bir bu gün iki başladık,ayakta sallayarak  uyutma. Ahmet Tuna’da sağolsun hemen uyum sağlıyor ortama, öyle rahat uyudu ki. Bende artık ayakta sallamayacağım diye inatlaşmıyorum kendimle, nasıl kolaysa o olsun dedim artık. Ben yapmam dediğim daha neler var acaba, keşke listesini yapsaymışım, sıraya koydum daha yapacağım neler var kim bilir J Yani annelik öyle uzaktan bakılıp fikir yürütülecek bir şey değil, çocuk şekillendiriyor ortamı, tabii bilinçli anne olmak önemli burada, umarım geleceğe iyi bir birey hazırlarım,emzik emmenin yada ayakta sallanmanın bir zararının olmayacağını umuyorum :)

14 Kasım 2011 Pazartesi

Hızla Büyüyoruz


Ahmet Tuna hızla büyürken birbirimize olan bağımızda hızla büyüyor,nasıl bir sevgi  vermiş Rabbim evlat sevgisi tarifi mümkün olmayan bir sevgi. Sabahları uyanınca kendi  kendine konuşmaları, ellerini yiyecekmiş gibi ağzına sokup üstünü başını  salya yapmaları, oyun halısında sıkılmadan oyuncakları tutmaya çalışmaları, oyun halısında kendini 180 derece,hatta bazen 360 derece döndürmesi,sıkılınca beni alın der gibi  bağırması, bizi görünce kelebek gibi kanat çırparcasına heyecanlanması,eline verdiğimiz her şeyi ağzına sokup damağını kaşıtması,başka bir oyuncak verince elindekini atıp diğer oyuncağa uzanması,birlikte şarkı söylemelerimiz,ninniler bestelememiz,hadi gel sevgilerimizi birleştirelim diyerek uyku saatinde beraber uyumamız,gıdıkladığımda kahkaha ile gülmesi,o fıldır  fıldır bakan güzel gözleri,onunla konuşunca ağzını açarak gülüşü.  Onunla ilgili her şey  ve her an beni mutlu etmeye ve yüzümü güldürmeye yetiyor.


 Büyürken değişen ve güzelleşen bir şey anne olmak.  İlk annelik günlerimde hiç alışamayacağımı sanıp telaş yapmıştım, şimdi üstünden  4 ay geçti,10 gün sonra 5 ay bitecek. Ahmet Tuna büyürken bende büyüdüm, sıkıldığım zamanlar oluyor arada,o zamanlarda şu günler gibi kısa sürüyor,gün bitiyor akşam oluyor.Özlediğim şeylerde var tabi,geceleri deliksiz uyumak ve sabahları 11’de uyanmak J evden çıkarken elimi kolumu sallayarak çıkmak ve gittiğim yerde kimseyi düşünmeden dolaşmak,bencil olmak bazen... Ama her şey bir yana Ahmet Tuna bir yana. Anne olmak  kısır döngü gibi ,dönüp dolaşıp yine Ahmet Tuna’ya geliyor her şey.Uyurken bile kaç kere gidip bakıyorum,uyanık  zamanlarını özlüyorum,anneme bırakıp çarşıya gitsem fotoğraflarına bakıyorum, aklım hep evde kalıyor. Öyle rahat rahat ohh nefes alayım biraz deyip dolaşamıyorum sokakta. İşte kısır döngü bu, biraz dinleneyim dersin yine onunla ilgili bir şey yaparsın,alışverişte bile öyle önce Ahmet Tuna.

Daha çok küçük olsa da geleceğinin temelleri bu günler olduğu için, elimden geldiğince bilinçli bir anne olmaya çalışıyorum, öyle okuduğum kitaplardaki bilgiler falan kalmıyor tabi ,kendi iç güdülerin ile bilgileri harmanlıyorsun.Ayrıca okuduğum çocuk gelişimi kitaplarını yeniden okumam gerektiğini anladım,bir anne olarak okuyunca daha gerçekçi olacaklar J İşte böyle  bu günlerde tek derdim  geleceğe iyi bir birey yetiştirmek,iyi ve örnek bir anne olmak.Tabi ki dualarımda Allah’ın bunun için bizlere sağlık vermesi ve oğlumuzun bahtı güzel hayırlı bir evlat olması.
Şimdilik böyle,Ahmet Tuna büyürken aktivitelerimizde olacak tabi, o zaman daha çok blog yazım olabilir demek buda :) Bu günlerimizi güzel analım zaman hızlı geçiyor nede olsa.

4 Ekim 2011 Salı

Her Günüm Ahmet Tuna...

Uzun zamandır bloğuma yeni yazı yazamadım, her yazmayı planladığımda kendimi planlamadığım her gün kendiliğinden olan annelik karmaşasının içinde buluyorum, karmaşa desem de aslında koşturmaca, saatler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Günün akşamında kendimi yorulmuş bir vaziyette koltukta uyuklarken buluyorum. Ahmet Tuna 3 ayını bitirdi, gündüzleri çok uzun uyumayan bir çocuk, uyuması da gece, yemesi de gece, büyümesi de gece . Geç uyuduğu geceler sabahları da bazen 10’a bazen 11’e kadar uyuyor, onunla beraber bende tabi ki J benim bütün işler kalıyor,o uyurken nedense benimde uyuyasım geliyor çünkü. Gece uyuyan çocuk babasını seviyor derler ,bütün nazı bana. Uyanık olduğu zamanlar hep beyefendiyle ilgilenmem lazım, odadan çıksam arkamdan ağlıyor, muhabbet ediyoruz, evin içinde turluyoruz tamam güzelde nereye kadar değil mi, babamız gelince yaşasın Ahmet Tuna çok seviniyor ( aslında ben ) bütün gün görmemenin özlemi sanırım ikisi iyi anlaşıyorlar, buda benim işime geliyor tabi ki. Hatta ağlama krizlerinde,( genellikle misafir geldiğinde yada biz bir yere gittiğimizde yapıyor, katılana kadar ağlıyor gözünden yaş geliyor artık ) bende susmayan çocuk babasının kucağına gider gitmez susuyor, baba şefkati demek ki ,benim stres  yaptığımı anlıyor zannımca. Anne kızdı babaya hesabı.
Yine de anne olmak farklı ,nasıl müthiş bir sevgi, kendimi anneliğe bu kadar kaptıracağımı bilmiyordum açıkçası. Günlerim her gün aynı gibi olsa da, geceleri deliksiz uyumayı çok özlemiş olsam da; hep değişim içinde olan her gün büyüyen  dünya güzeli bir varlıkla beraber olmak, çok sıkılsam da onun bir gülüşü her şeye iyi gelmesi bütün yorgunluğumu  alması paha biçilemez. Son söz; Annelerin hakkı gerçekten ödenmez, biz kıymet bilen evlatlarız çocuklarımızda öyle olurlar inşallah.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...